TÜRKİYE İŞ KURUMUGENEL MÜDÜRLÜĞÜ
ADALET MESLEKLERİNİ
TANIYALIM
Yayın No:326ANKARA – 2003
Bu kitapçıkla ilgili, her türlü yayın ve kullanma hakkı Türkiye İş Kurumu’na aittir ve her hakkı saklıdır. Kitapçığın tamamı veya bir bölümü bir başka kurum veya şahıs tarafından bastırılamaz ve çoğaltılamaz.
İÇİNDEKİLER
Önsöz
Giriş
Adalet
Hukuk
Türk Hukuk TarihiÖzel ve Ceza HukukuÖteki Hukuk DallarıAdalet Meslek Elemanı
Avukat
Cumhuriyet Savcısı
Hakim (Yargıç)
Hukuk Sekreteri
İnfaz ve Koruma Memuru (Gardiyan)
Noter
Zabıt Katibi
Yararlanılan Kaynaklar
ADALET MESLEKLERİNİ TANIYALIM
ÖNSÖZ
Türkiye İş Kurumu tarafından yürütülen iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri çerçevesinde, iş ve meslek seçme aşamasında olan genç ve yetişkinlere mesleklerle ilgili bilgi birikiminin basılı ve görsel araçlarla geliştirilmesi yönünde çalışmalarımıza hızla devam etmekteyiz.
İnsanlar toplu halde yaşarlar. Sosyal hayat dediğimiz bu toplu yaşamanın düzen içinde sürmesini, yani kişilerin birbiriyle veya toplumla olan ilişkilerinin bir güven havası içinde gelişmesini isteriz. İşte bu güven hukuk kurallarıyla sağlanır. İnsanlar eski çağlardan beri toplu halde yaşarlar ve bu toplu halde yaşamaya devam ettikleri sürece her zaman adalete ve hukuka ihtiyaç duyarlar. Ülkemizde de hızla artan nüfusla birlikte adalet ve hukuk sorunları ortaya çıkmıştır. Bu sorunların çözümünde gençlerimizin çok istekli olmaları umut vericidir. Ancak, gençlerle yapılan görüşmelerde adalet mesleklerine yoğun ilgi duydukları halde, bu meslekler hakkında yeterince bilgiye sahip olmadıkları gözlemlenmiştir. Biz bu yayınımızla gençlerimize sosyal hayatın düzenli olmasını sağlayan adalet mesleklerini tanıtmayı amaç edindik.
Bu dokümanın, gençlerimize yararlı bir kılavuz olacağını ümit ediyor, çalışmada katkısı olan tüm ilgililere teşekkür ediyorum.
Namık ATA
Genel Müdür V.
GİRİŞ
Türkiye İş Kurumu tarafından yürütülen iş ve meslek danışmanlığı hizmetlerinde, ilköğretim ve lise öğrenimini sürdüren gençlerimize adalet mesleklerini tanıtarak bu meslekler hakkında bilgi vermeyi amaçladık.
Türkiye’deki hukuk eğitiminde mesleki uzmanlaşmaya yönelik bir eğitimin verilmediğini özellikle vurgulamak gerekiyor. Yani hukuk fakültelerinde, avukatlık, hakimlik, savcılık, noterlik gibi hukuk alanındaki mesleklere yönelik dersler bulunmuyor. Bu mesleklerden herhangi birine sahip olmak için lisans eğitimi sonrasında, bir meslek içi eğitim almak, yani meslek stajı yapmak şart. Meslek içi eğitimler, hukuk fakültelerinden tamamen bağımsız olan Adalet Bakanlığı, Noterler Birliği, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi meslek kuruluşları tarafından veriliyor.
Türkiye’de hukuk öğrenimi 4 yıl süreli bir üniversite eğitimi ile hukuk fakültelerinde verilmektedir. Hukuk sektörüne yardımcı eleman yetiştirmek için Adalet Yüksekokullarında 2 yıllık bir önlisans eğitimi verilmektedir. Hukuk fakültelerinden mezun öğrenciler hukukla doğrudan ilişkili ve sadece hukuk fakültesi mezunlarınca yapılabilecek hakimlik, savcılık, avukatlık, noterlik mesleklerine girebilecekleri gibi, hukukla dolaylı olarak ilişkili müfettişlik, kaymakamlık gibi görevlerle, devletin diğer bürokratik kademelerinde görev alabilirler. Adalet Yüksekokulundan mezun öğrenciler ise Adliye, Cezaevi ve Tutukevi, İcra Daireleri gibi adaletle ilgili kurumlarda memur, müdür, müdür yardımcısı gibi görevler alabilirler.
Bilindiği gibi, günümüzde teknoloji giderek hızlı bir şekilde gelişmektedir. Hayatın her alanında olduğu gibi iş dünyasını ve istihdam olanaklarını da doğrudan etkiliyor. Teknolojik gelişmeler, niteliksiz emek yoğun istihdam olanaklarını hızla yok etmektedir. İnsanın beyninin uzantısı olarak tanımlanabilecek bilgisayarların gelişmesiyle nitelikli emeğin bile istihdam olanakları azalıyor. Bu gelişmeler, bazı meslekleri yok ederken, yeni yeni meslekler de ortaya çıkarıyor. Ancak, bazı meslekler var ki, onların önemi ve istihdam olanakları, teknolojinin baş döndürücü hızından ve diğer toplumsal gelişmelerden bağımsız görünüyor. Bu, özellikle tıp, hukuk, eğitim gibi alanlarda geçerli. İnsanlık bu alanlarda yetişmiş işgücüne her zaman ihtiyaç duyacaktır. Türkiye’de de, hukuk hiçbir zaman popülaritesini kaybetmeyecek olan, saygın ihtisas alanıdır.
Adalet mesleklerini seçecek öğrenciler her şeyden evvel adalet ve hukuk kavramının ne olduğunu araştırmalı, daha sonra ülkemizdeki çeşitli adalet mesleklerinin, iş bulma olanakları, çalışma koşulları ve kazanç durumu hakkında bilgi sahibi olmalıdırlar. Bu doküman gençlerimizi, öncelikle adalet meslekleriyle ilgili bilgilendirmek üzere, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü Meslek Danışma Merkezi tarafından hazırlanmıştır.
Şimdi isterseniz adalet ve hukuk hakkında kısa bir bilgi edinelim.
ADALET
“Adalet Mülkün Temelidir”
“Adalet dünyada kalktığı takdirde, insan hayatına kıymet verecek bir şey kalmaz.” Kant
“Dahilden sağlam olmak ve sarsılmamak, hariçte kendisini saydırmak isteyen bir devlet için hukuk fikrini aşılamak ve bu hissi kuvvetlendirmekten daha kıymetli bir servet olamaz.” R.Von Ihering
“Adalet kutup yıldızı gibidir. Hep yerinde durur ve geride kalan herşey onun etrafında döner.” Konfiçyüs
Genel anlamıyla hakka uygunluk, haklı ile haksızın ayırt edilmesi demektir. Bu anlamda hem bir durumu, hem de insanların davranışlarını tanımladığı için ahlak ve din kurallarıyla da ilişkilidir. Adalet, bir kavram olarak, insan davranışını ahlak açısından inceleyen ve eleştiren bir düşünceyi de içermektedir.
Kutsal kitaplarda adil (adaletli) olmaya ve yöneticilerin adil karar vermelerine ilişkin bölümler vardır. Üstelik ilkçağlardan bu yana düşünürlerin en çok ilgilendiği kavramlardan biri de adalet olmuştur. Sözgelimi Platon adaleti en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralı olarak tanımlamıştır. Aristoteles de eşitlik kavramından yola çıkarak, bir hukuk düzeninin güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabileceğini ileri sürmüştür.
18. yüzyılın Aydınlanma Çağı düşünürleri ise “doğal hukuk” kavramına yer vererek, hukuka ve hukuksal eşitliğe uygunluğu adalet için yeterli saymışlardır. Yüzyıllar boyunca toplumlar değişirken adalet kavramı da değişmiştir.
Eskiden olduğu gibi bugün de hukuk düzeni ile adalet kavramı tam anlamıyla örtüşmez. Daha dar bir anlamı olan hukuk, adaleti sağlamakla yükümlüdür, ama her zaman adil olmayabilir. Çünkü hukuk düzenini oluşturan yasalar uygulamada esnekliğe yer vermez. Bu durum zaman zaman adaletsizliğe yol açtığı için, yargıç bir olaya yasaları uygularken adalete uygunluk ilkesini de gözetir. Böylece, yasaların katılığını uygulamada düzeltmeye ve adalete daha çok yaklaşmaya çalışır.
Aristoteles’ten beri kabul edildiği gibi, adaletin denkleştirici ve dağıtıcı olmak üzere iki türü vardır.
Denkleştirici adalet, özellikle bireyler arasında eşya ve hizmet alışverişinde söz konusu olan, aritmetik eşitliğe dayalı bir adalet türüdür. Kazanca karşı eşit kazanç, mala karşı eşdeğer fiyat, zarara eşit tazminat biçiminde tanımlanan bu adalete, “alışveriş adaleti” de denir. Buna karşılık, dağıtıcı adalet, herkese hakettiğini vermek biçiminde tanımlanan orantılı bir eşitlik düşüncesinin ürünüdür. Buna göre eşitler eşit, eşit olmayanlar da farklı işlem görmeli, böylece hakettiğine kavuşmalıdır. Denkleştirici adaletin dayandığı aritmetik eşitlik, herkese eşit olanın verilmesi anlamını taşıdığı için, kendisi eşitliğin bozulmasına neden olur. Güçlüyle güçsüzü eşit görmek ve eşit işlem yapmak, eşitsizliğin ve dolayısıyla adaletsizliğin ta kendisidir. Bu nedenledir ki, kazanç üzerinden alınan dolaysız vergi adaletli olduğu halde, tüketim üzerinden (örneğin şekerden) alınan dolaylı vergi orantılı eşitliğe ve ona dayanan dağıtıcı adalete uygun düşmez. Çünkü bu vergi karşısında herkes eşit sayıldığı için zengin ile yoksul eşit oranda vergi ödemiş olur.
HUKUK
Belirli bir toplumda kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen ve devletin yaptırım gücüyle uyulması zorunlu kılınan davranış kurallarının oluşturduğu düzendir. Yazılı olsun olmasın, hukuk kurallarını öteki toplumsal kurallardan ayıran en önemli özellik devletin yaptırım gücüyle desteklenmiş olmasıdır. Bununla birlikte iç hukuk düzeninde uyulması kişilerin isteğine bırakılmış tamamlayıcı hukuk kuralları gibi uluslararası ilişkileri düzenleyen hukuk kuralları da devletlerin yaptırım gücünden yoksundur.
Hukuk, toplumsal ilişkilere bağlı olarak sürekli gelişen bir kurumdur. Devletin giderek artan bir biçimde toplumsal yaşama müdahale etmesi ve bunu hukuk kuralları koyarak gerçekleştirmesi, kişilerin hukuka bağımlılığını artırmanın yanı sıra yazılı hukuk kurallarının karmaşıklaşması sonucunu doğurmuştur. Bu nedenle hukuk ve hukukçuluk aynı zamanda bir uzmanlık alanı ve meslek niteliğini de kazanmıştır.
Evrensel nitelikleri nedeniyle uygar toplumların hepsinde geçerli olan ortak hukuk kurallarının dışında her toplumun yaşam biçimi, dünya görüşü, gelenek ve göreneklerine bağlı olarak farklılık gösteren hukuk kuralları da vardır.
Hukuk özü bakımından bir üst yapı kurumu olduğundan, toplumların temel ve yapısal özelliklerine göre biçimlenmesi kaçınılmazdır. Bu bağlamda ekonomik yapının, hukuk düzeni üzerindeki etkisi büyük önem taşır. Bu nedenle kar amacına yönelik özel girişimciliğe dayalı kapitalist sistemlerde geçerli hukuk kurallarıyla, ekonomik etkileri büyük ölçüde devletleştirmiş olan ortaklaşacı sistemlerde geçerli hukuk kuralları arasında önemli farklar bulunur. Bununla birlikte bazı kapitalist sistemlerde, devletleştirme ve planlı kalkınma gibi ortaklaşacı ekonomi düzenine özgü öğeler yer alabilir; ortaklaşacı sistemlerde de özel mülkiyet ve rekabet gibi kapitalist ekonomi düzenine özgü öğelere sınırlı olarak yer verilebilir.
Devletin toplumsal yaşama müdahalesi bakımından özde büyük farklılıklar taşıyan bu iki sistemdeki özgürlük anlayışına bağlı olarak kişilerin irade serbestliğine ilişkin hukuk kuralları da büyük faklılıklar gösterir. Ayrıca azgelişmiş ülkelerin hukuk düzenleriyle gelişmiş ülkelerin hukuk düzenleri arasında da önemli farklar vardır.
Bir ülkenin hukuk düzeni yasama organınca oluşturulan yazılı hukuk kurallarını, yargı kararlarını ve devletin iradesi dışında oluşan genel hukuk ilkeleriyle örf ve adet kurallarını kapsar. Genel hukuk ilkeleriyle örf ve adet kuralları gibi yazılı olmayan hukuk kurallarının bağlayıcılık niteliği kazanarak hukuk düzeninde geçerli olabilmesi için devletin bu kuralları tanıyarak onları yaptırıma bağlaması zorunludur. Ayrıca hukuk kuralları emredici ve yasaklayıcı nitelikte olabileceği gibi kişilerin iradesini tamamlayıcı ve yorumlayıcı nitelikte de olabilir.
İlk bilinen hukuk kuralları sistemi İÖ 1700’lerde Babil Kralı Hammurabi tarafından düzenlenmiştir. Bu sistem kişisel hakları, mülkiyet haklarını, sözleşmeleri düzenleyen bir yasalar derlemesinden oluşuyordu.
Romalılar en önemli yasa koyuculardı; örneğin İmparator Jüstinyen (İS 527-565) Yasa Derlemesi 1.000 yıllık hukuksal uğraşın ve verilerin önemli bir özeti olmuştur.
Ortaçağın başlarında Hıristiyan ülkelerde insanların davranışlarını, büyük ölçüde kilise hukuku olarak adlandırılan kurallar yönlendiriyordu. 12. yüzyılda Roma hukuku öncelikle İtalya’da incelenmeye başlandı ve sonra da aşamalı olarak bütün Avrupa’ya yayıldı. Böylelikle Roma hukuku temeli üzerine kurulan ve “medeni hukuk” denen kurallar topluluğu, kilise hukuku karşısındaki yerini aldı. Gene aynı dönemde İngiltere’de mahkeme kararlarından kaynaklanan bir “örf ve adet hukuku” ay da “görenek hukuku” doğdu.
Fransa’da medeni hukuk alanı 1804’te Napolyon’un buyruğuyla kapsayıcı tek bir yasayla düzenlendi. Fransız Medeni Kanunu ya da Napolyon Kanunu, İngiltere dışında, Avrupa kıtası ile Orta ve Güney Amerika’da örnek alınarak benimsendi. Böylelikle Roma hukuku kökenli medeni hukuk sistemi İskandinav ülkeleri ve Rusya dışında kıta Avrupa’sında temel hukuk sistemi olarak kabul edildi.
Türk Hukuk Tarihi
Türk hukuk tarihinde başlıca dört dönemeç vardır: İslamiyet’ten öncesi, İslamiyet’ten sonrası, Tanzimat ve Cumhuriyet dönemleri.
İslamiyet’ten önceki dönemde Hunlar, Göktürkler ve Uygurlar’da kamu hukuku ile özel hukuk ayırımları vardı. Orhun Anıtları ve Kutadgu Bilig gibi kaynaklardan günümüze kadar bu konuda bazı bilgiler ulaşmıştır.
İslam hukukunun adı fıkıh’tır. Fıkıh, dine, devlete ve özel yaşayışa ilişkin kuralları kapsar.
Tanzimat’a kadar olan dönemde Osmanlı hukuk kuralları bugünkü kurallara benzemiyordu. Örneğin, padişahın ve onun vekillerinin çeşitli kamusal konulardaki buyrukları hukuk kuralı sayılırdı. Padişah tüm siyasal ve hukuki güçleri elinde toplamıştı. Yasama (kanunnameler, fermanlar) ve yürütme yetkileri ona aitti. Genel İslam ilkelerine aykırı olmamak koşuluyla hukuk yaratma yetkisine sahip olan padişahlar kamu hukuku kuralları koyabilirlerdi.
Tanzimat dönemi, bugünkü hukuk sisteminin temellerini atması bakımından önemlidir. Tanzimat Fermanı ve onu tamamlayan Islahat Fermanı’nın ardından batı hukuku ülkeye girerken, İslam hukukunda da önemli düzenlemeler yapıldı. Bunların ilki 1840 Ceza Kanunu’dur. 1868-76 arasında yapılan çalışmalardan sonra İslam dünyasındaki ilk medeni kanun ve borçlar kanunu olan “Mecelle” hazırlamıştır. Öbür hukuk alanlarında da birçok çalışmalar olmuş, 1876’da Kanun-ı Esasi adıyla ilk anayasa yürürlüğe girmiştir. Çağdaş hukuk devleti anlayışını benimsemenin ilk adımları bu dönemde atılmıştır. II. Meşrutiyet (1908-18) de yeni ve laik kökenli yasaların çoğaldığı bir dönem olmuştur.
Cumhuriyet dönemi Türk hukukunun başlıca iki özelliği vardır. Birincisi, dinsel kaynaklı hukukun kaldırılarak laik hukuka ve yasalara geçilmesidir. Bu değişme, din devletinden laik devlete geçişin de bir parçasıdır. İkincisi, yeni yasaların pek çoğunun batı ülkelerinden alınması ve Türkçe’ye aktarılmasıdır. Böylece laik ve batı kökenli hukuk ve yasalar Türkiye Cumhuriyeti hukuk sisteminin temelini oluşturmuştur.
Bir ülkede hukuk düzeni bir bütün oluşturmakla birlikte birbirinden farklı bölümleri de vardır. Klasikleşmiş ayrıma göre bunlar kamu hukuku ve özel hukuktur.
Kamu hukuku, devletin organlarının oluşumunu, yetki ve görevlerini, kişilerin bu organlar karşısındaki hak ve yükümlülüklerini düzenleyen kurallardan oluşur.
Özel hukuk ise kişiler arasındaki hak ve yükümlülük ilişkilerini düzenleyen kurallardan oluşur. Eğitimde kamu hukuku ile özel hukuku birbirinden ayıran özelliklerin bu hukuk alanlarında egemen olduğu kabul edilmektedir. Kamu hukukunda kamu yararı, özel hukukta ise özel kişilerin çıkarları öne çıkar. Kamu hukuku kamu yararı ile özel kişilerin çıkarlarını, birincisinin üstünlüğüne zarar gelmeksizin uzlaştırmaya çalışır. Özel hukuk ise kişilerin birbiri karşısındaki çıkarlarını eşitlik kuralını zedelemeden uzlaştırmaya çalışır. Bu nedenle kamu hukuku öznelerinin özel hukuk özeneleri (gerçek ve özel tüzel kişiler) karşısında üstün yetkililerle donatılmış olmasına karşın, özel hukuk özneleri arasında eşitlik kuralı gerçerlidir.
Özel ve Ceza Hukuku
Mahkemelere genellikle, biri özel hukuk, öbürü ceza hukuku alanında olmak üzere başlıca iki tür hukuk sorunu gelir. Özel hukuk, medeni hukuk, ticaret hukuku, borçlar hukuku, icra-iflas hukuku gibi dallara ayrılır. Özel hukuk davalarında amaç, kişilerin mülkiyet ve öteki haklarını korumak, haksız yere uğranılan zararları gidermektir. Örneğin, bir kişi hatalı olarak başka bir kişinin arabasında hasara yol açarsa, zarar gören kişi aracının onarım giderinin karşılanmasını özel hukuk davası açarak sağlayabilir. Özel hukuk olayları, şikayetçinin başvurusu üzerine mahkemelere gelir.
Ceza hukuku davalarında ise amaç, suç işleyen kişiyi cezalandırmak ve böylece başkalarının suç işlemesini de önlemektir. Mahkemeler bu durumda hapis ya da para cezası uygular. Bazı durumlarda kişisel başvuru gerekli olmakla beraber ceza hukuku olayları devlet görevlileri ve savcılar tarafından kamu adına mahkeme önüne getirilir. Örneğin, sarhoş bir sürücü aracıyla bir kişiyi yaralarsa, zarar gören kişi şikayetçi olarak özel hukuk davası yoluyla hastane masraflarının, işgücü kaybının ve eğer varsa başka zararlarının karşılanmasını ve çalışamadığı günler için tazminat ödenmesini isteyebilir. Kamu adına hareket eden savcı ise aynı sürücü hakkında cezai kovuşturma açtırabilir, mahkeme de bu kişinin hapis, para cezası ya da her iki cezayla birden cezalandırılmasına karar verebilir.
Öteki Hukuk Dalları
Anayasa hukuku; devletin kuruluşunu, organlarını, bunlar arasındaki ilişkileri, devlet ve birey arasındaki karşılıklı hak ve ödevleri inceleyen ve düzenleyen hukuk dalıdır.
İdare hukuku; idarenin işleyişinden, yöneticiler ile yönetilenlerin ilişkilerinden kaynaklanan sorunları ele alır. Bu alanda idare mahkemeleri ve Danıştay görev yapar.
Uluslararası hukuk; devletler arasındaki ya da bunlarla uluslararası örgütler arasındaki ilişkileri düzenleyen geleneksel ve yazılı kurallar ile antlaşmalardan oluşur. Zorlayıcı yaptırım gücünün zayıflığı nedeniyle öbür hukuk dallarından farklıdır. Ne var ki, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Toplulukları gibi uluslararası kuruluş ve örgütlerin, yaptırım boşluklarını doldurmaya başladığı da görülmektedir.
Aşağıda adalet alanında icra edilen mesleklerin alfabetik sıra ile tanımları yer almaktadır.
ADALET MESLEK ELEMANI
Adli yargı ve infaz kurumlarında hakim ve savcılara yardımcı eleman olarak çalışan kimsedir. Adalet meslek elemanı; vatandaşların başvurularını kaydeder ve mahkemelere iletir, yargıçların aldıkları kararların ve infaz kararlarının uygulanmasını izler, mahkeme ilamlarının icrası, alacakların tahsilinin sağlanması işlemlerini yürütür.
Adalet meslek elemanı olmak isteyenlerin sosyoloji ve hukuk alanına ilgili, Türkçe’yi iyi kullanan, titiz, dikkatli çalışan, sorumluluk duygusuna sahip kimseler olmaları gerekmektedir.
Mesleğin eğitimi, çeşitli üniversitelere bağlı Meslek Yüksekokulları “Adalet Bölümü”nde verilmektedir. Eğitim süresi 2 yıldır. Meslek liselerinin Zabıt Katipliği, Hukuk Sekreterliği ve Adalet bölümlerinden mezun olanlar “Adalet” ön lisans programına sınavsız geçiş için başvurabilirler. Gereken koşullara sahip oldukları takdirde yerleştirilebilirler.
Meslek liselerinin sınavsız geçiş için belirlenen bölümleri dışındaki bölümlerden ya da liselerden mezun olanlar/olacaklar ise sınavsız yerleştirme sonunda ek yerleştirme ile kontenjan açığı olan programlara isteklerine ve ÖSS puanlarına göre yerleştirilebileceklerdir. Bu bölüme girebilmek için ÖSYM Başkanlığınca yapılan Öğrenci Seçme Sınavına (ÖSS) girmeleri ve yeterli “Sözel (SÖZ)” puanı almaları gerekir.
“Adalet” ön lisans programını başarı ile bitirenler, ÖSYM tarafından açılan sınavda başarılı oldukları takdirde, Hukuk Fakültesi ve Kamu Yönetimi alanlarındaki dört yıllık lisans programlarından birine dikey geçiş yapabilirler.
Eğitim süresince adalet yüksekokullarında öğrencilere, adalet hizmetlerinin gerektirdiği nitelikler gözönünde bulundurularak teorik ve uygulamaya yönelik bilgiler verilir. Yüksekokullarda Kamu Hukuku ve Özel Hukuk Bilgisi, Hukuk Bilgisi, Hukuk Usulü Bilgisi, Ceza ve Ceza Usulü Bilgisi, İcra İflas Bilgisi, Avukatlık ve Noterlik Mevzuatı, Mali Mevzuat, Hukuk Dili, Adli Tıp İnfaz Bilgisi, Kalem Mevzuatı gibi hukuk bilgilerinin yanı sıra, Daktilografi, Türkçe, Yabancı Dil, Muhasebe, İşletme Yönetimi, Arşiv ve Dosyalama Teknikleri gibi teorik uygulamalı dersler okutulmaktadır.
Bölüm mezunları, açılacak sınavlarda başarılı olmak kaydıyla mahkemelerin yazı işleri müdürlüğü veya yardımcılığı, icra müdürlüğü veya yardımcılığı, zabıt katipliği görevlerine atanmaktadırlar. İnfaz kurumlarında, noterlerde, resmi veya özel bankalarda, çeşitli kamu veya özel kurum ve kuruluşlarda “Hukuk Müşavirliği” bölümlerinde iş bulma olanağına sahiptirler.
AVUKAT
Hukuki ilişkilerin düzenlenmesini, her türlü hukuki sorun ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını, her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamayı amaç edinmiş ve yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eden, kamu hizmeti niteliğinde bir serbest mesleği yapan kişidir.
Avukat yalnızca kişilerin hukuksal işleriyle uğraşmaz; devletin, kurumların, kuruluşların hukuksal işleriyle de uğraşır. Serbest ya da bir kuruma bağlı olarak çalışabilir. Vasiyetname, sözleşme, hukuksal belgeler düzenlemek de avukatın uzmanlık alanına girer.
Avukat olmak isteyenlerin; normalin üstünde akademik ve sözel yeteneğe, olaylar ve ilkeler arasında ilişki kurabilme gücüne, olayları derinliğine araştırma merakına, başkalarını anlayabilme ve etkileyebilme yeteneğine, akıcı konuşma becerisine, sorumluluk duygusuna sahip kimseler olmaları gerekir.
Mesleğin eğitimi, çeşitli üniversitelere bağlı hukuk fakültelerinde verilmektedir. Eğitim süresi 4 yıldır. 4 yıllık ön eğitimi tamamladıktan sonra 1 yıllık staj dönemi vardır. Stajın 6 aylık bölümü mahkemelerde diğer 6 aylık bölümü deneyimli bir avukatın yanında çalışarak geçer. Bu bölüme girebilmek için Öğrenci Seçme Sınavı’nda (ÖSS) hukuk lisans programı için “Eşit Ağırlıklı (EA)” puanı almak gerekmektedir.
Avukatlık mesleğine kabul edilebilmek için;
· T.C. vatandaşı olmak,
· Hukuk fakültelerinin birinden mezunu olmak veya yabancı memleket hukuk fakültelerinden mezun olup da Türk hukuk fakülteleri programlarına göre noksan kalan derslerinden başarılı sınav vermiş olmak,
· Avukatlık stajını tamamlayarak staj bitirim belgesi almış olmak,
· Avukatlık sınavını başarmış olmak (10/05/2001 tarihinde hukuk fakültelerinde öğrenci olanlar sınava tabi değil, bu tarihten sonra hukuk fakültesine kayıtlı öğrenci olanlar sınava tabidirler),
· Levhasına yazılmak istediği baro bölgesinde ikametgahı bulunmak,
· 1136 sayılı Avukatlık Yasasına göre avukatlık yapmasına engel bir halinin bulunmaması gerekir.
Avukat olunmasını engelleyen durumlar;
· Kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucunda hakim, memur ya da avukat olma niteliğini kaybetmiş olmak,
· Avukatlık mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışları çevresince bilinmiş olmak,
· Avukatlık mesleğiyle birleşmeyen bir işle uğraşmak,
· Mahkeme kararı ile kısıtlanmış olmak,
· Taksirli suçlar hariç kesinleşmiş bir kararla, iki yıldan fazla hapis veya bir yıldan ağır hapis cezasıyla veya basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanmak ve dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla; kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırmak suçlarından biriyle hüküm giymiş olmak gibi haller, bir kimsenin avukatlık mesleğine kabul edilmesine engeldir.
Ayrıca, tacirlik, sigorta prodüktörlüğü, esnaflık gibi ticari amacı bulunan işler avukatlıkla birleşmez, avukatın bu gibi işlerle uğraşması yasaktır.
Yalnızca hukuk fakültesi mezunlarına tanınan avukatlık yapabilme hakkı, lisans düzeyindeki hukuk öğreniminin yanısıra, bir de meslek eğitiminin alınmasıyla kazanılmaktadır. Hukuk öğretimi ile elde edilen genel hukuk bilgilerinin, uygulamada ortaya çıkacak hukuki sorunlara uygulanması, mesleki bilgi ve kuralların öğrenilmesi için, ülkemizde olduğu gibi başka ülkelerde de lisans düzeyindeki hukuk öğreniminden sonra, belli bir süreyi kapsayan avukatlık stajı yapılmaktadır. Ülkemizde avukatlık stajı bir yıldır. Bu bir yıllık stajın ilk altı ayı adliyede (mahkemelerde), son altı ayı ise meslekte en az beş yıllık kıdemi olan bir avukat yanında ve yapıldığı yer barosunun gözetimi ve denetimi altında yapılır.
Günümüzde avukatlık stajının amacı, biçimi ve yöntemi, Türkiye Barolar Birliği tarafından çıkarılan, Adalet Bakanlığınca onaylanıp, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Avukatlık Staj Yönetmeliği” ile belirlenmektedir. Hukuk fakültesinden mezun olup avukat olmak isteyenlerin, gerekli tüm yasal koşulları taşımaları halinde, yönetmeliğin 4’üncü maddesinde belirtilen belgeleri hazırlayıp, baro başkanlığına başvurmaları gerekmektedir.
Avukatlık stajını başarıyla tamamlayan stajyer, Avukatlık Yasası’nda belirtilen şekilde sınava girmek ve bu sınavı başarmak zorundadır. Avrupa ülkelerinde de staj ve sonunda sınav bulunmaktadır.
Avukatların çoğu hukukun belirli bir alanında uzmanlaşırlar. Genel olarak bu uzmanlaşma ya davalara girerek dava avukatı olmak ya da çeşitli konularda kendine başvuranlara yol göstermek, danışmanlık yapmak biçiminde belirginleşir. Bir avukat bir davayı üstüne almadan önce sözkonusu olayı ya da durumu hukuk açısından değerlendirir. Buna dayanarak görüş ve önerilerini bildirir. Haklarını savunacağı kişiyi ya da hukuk deyimiyle “müvekkil”ini temsil yetkisi aldıktan sonra da gerekli işlemleri yürütür ve duruşmalara girer. Böylece davacı ya da davalı kendine vekil olarak seçtiği avukat tarafından yargı önünde temsil edilmiş olur.
Yalnız Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları avukat, hakim, savcı olarak görev yapabilirler. Başka bir ülkede hukuk öğrenimi görenler gerekli fark derslerinden sınav vererek avukat olabilme hakkını kazanırlar.
Ülkemizde de avukatların meslek kuruluşu “baro” adıyla bilinir ve ancak bu kuruluşa üye olanlar avukatlık yapabilirler. 30 avukat bulunan her il merkezinde bir baro kurulur. İstanbul Barosu kayıtlı avukat sayısı bakımından Japonya’nın başkenti Tokyo Barosu’ndan sonra dünyada ikincidir. Ceza davalarında avukat tutamayacak durumda olan kişilere barolar ücretsiz avukat sağlar.
Barolar, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren ve tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Türkiye Barolar Birliği de, bütün baroların katılımıyla oluşturulmuş, merkezi Ankara’da bulunan, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olup; görevleri arasında avukatlık mesleğinin ahlak, düzen ve geleneklerini korumak da yer almaktadır.
Avukat olabilmek için son koşul, baro levhasına yazılmaktır. Olumlu koşullara sahip olan ve staj olan ve staj yaptığı barodan “staj bitim belgesi” alıp, avukatlık sınavını başarmış olanlar veya staj ve sınav koşulundan muaf olanlar (örneğin dört yıl süreyle hakimlik, savcılık ya da bir üniversitede hukuk bilimi derslerinde profesörlük, doçentlik yapmış olmak), olumsuz koşul olan avukatlık yapmaya engeli bulunmayanlar, mesleki faaliyetini yürüteceği yer barosuna bir dilekçeyle yazılma isteminde bulunabilirler. Baro yönetim kurulu kararı (kabul ya da ret) TBB ve Adalet Bakanlığınca da değerlendirilir. Sonuçta adayın başvurusu kabul ile sonuçlanmış ise adaya Türkiye Barolar Birliği tarafından düzenlenip, Birlik Başkanınca ve Baro Başkanınca imzalanmış “avukatlık ruhsatnamesi” verilir. Aday, kendisine baro tarafından verilen ruhsatnamesini alırken Baro yönetim kurulu önünde bir ant metnini okur. Aday, ant içip ruhsatnamesini aldığı anda “avukat” unvanını kazanır.
Türkiye’de avukatlar, yalnız veya birden fazla avukat ile birlikte çalışabilecekleri gibi “avukatlık ortaklığı” şeklinde de çalışabilirler.
Ülkemizde avukatlığın ve (avukatlık hukukunun) gelişimi de batı ülkelerindeki gelişim çizgisindedir. Uygulamadaki kimi aksaklıkların ve ekonomik ve sosyal farklılıkların dışında, avukatlık mesleğinin seviyesi ortalama olarak batı ülkelerinden geri değildir.
Türkiye’de avukatlar için uzmanlaşma zorunluluğu yoktur. Her tür davaya girebilirler, ancak ticaret, iş, ceza hukuku alanlarında uzmanlaşmaya yönelebilirler. Avukatlar duruşmalara cüppe giyerek çıkarlar; avukatların cüppeleri yargıç ve savcılarınkinden farklıdır.
Kimi ülkelerde avukatlar “davaya giren avukatlar” ve “girmeyen avukatlar” diye birbirinden tümüyle ayrılırlar. Avukat olmak isteyen kimse bu konuda seçim yapmak zorundadır ve seçilen uzmanlık dalı, ancak bir eğitimden ve sınavlardan geçerek değiştirilebilir.
Her ülkede, avukatların çeşitli meslek sorunlarıyla uğraşan, örgütlenmelerini sağlayan ve çalışma kurallarını belirleyen kuruluşlar vardır. Bazı ülkelerde, avukatlık yapabilmek için kuruluşlara üye olmak zorunludur.
Bazı Dünya Ülkelerinde Avukatlık
Avukatlık mesleğini düzenleyen yasa hükümleri ülkeden ülkeye farklılıklar gösterir. İngiltere’de iki tip avukat vardır: Solicitor adını alanlar yalnızca alt derece mahkemelerdeki duruşmalara çıkabilir ve avukatlık bürosunda işleri yürütebilir; barrister adını alan avukatlar ise yüksek mahkemeler önündeki duruşmalara çıkabilir. ABD’de avukatlar (attorney) çoğunlukla ceza davaları, boşanma davaları, vasiyetname davaları, ticaret davaları vb. alanlarda uzmanlaşırlar. Fransa’da avocat adını alan avukatlarla avoué adını alan avukatlar uzun yıllar farklı konumlara sahip olmuştur. Avocat’ların saygınlığı, yargıçlar ve hukuk profesörlerininkine yakındır. Bunlar, İngilizlerin barrister tipi avukatlarıyla karşılaştırılabilir. Öteki kara Avrupa’sı ülkelerinde olduğu gibi Fransa’da da, gelenek hukukunun (common law) egemen olduğu Anglosakson sisteminden farklı olarak, duruşmaları yargıç yönlendirir. Avukat ise kanıtları mahkemeye sunmak, iddia ve savunmalarda bulunmak ve dava konusu olayı aydınlatmak için mahkemeye yardımcı olmak görevini üstlenmiştir. Fransa’da bugün avocat ve avoué ayrımı büyük ölçüde terk edilmiş olmakla birlikte, avoué’lerin istinaf mahkemelerindeki duruşmalara çıkmaları esası korunmuştur.
Almanya’da eskiden var olan danışman avukat (Advokat) ve müdafi avukat (Rechtsverteidiger) ayırımı 1879’da kaldırılmıştır. Bununla birlikte uygulamada deneyimli avukatlar, ancak yüksek mahkemeler önündeki duruşmalar ile ilginç ve karmaşık olayları konu alan duruşmalara çıkar ve öteki duruşmaları genç avukatlara bırakırlar.
CUMHURİYET SAVCISI
Herhangi bir suretle haberdar olduğu suçlara bizzat veya emniyet kuvvetleri yardımıyla el koyup, lehte veya aleyhte tüm delilleri toplayarak olay hakkında kamu davası açıp açmamaya karar veren, açılan kamu davalarında iddia makamını temsil eden, adli görevleri yanında idari görevleri de bulunan kamu görevlileridir.
Savcı olmak isteyenlerin üstün bir akademik yeteneğe, sözel akıl yürütme ve ikna gücüne, kuvvetli bir belleğe sahip, araştırmacı, titiz, dikkatli ve düzenli, insanlarla rahat iletişim kurabilen, zor koşullarda yılmadan çalışabilen, medeni hakları kullanma ehliyetine sahip, cesaretli, sabırlı, soğukkanlı, bedence sağlam, şuur ve iradesine sahip kimseler olmaları gerekir.
Mesleğin eğitimi çeşitli üniversitelerin hukuk fakültelerinde verilmektedir. Eğitim süresi 4 yıldır. Bu bölüme girebilmek için Öğrenci Seçme Sınavı’nda (ÖSS) yeterli “Eşit Ağılıklı (EA)” puan almak gerekmektedir.
Savcı olabilmek için, hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra Adalet Bakanlığı’nın açmış olduğu hakimlik ve savcılık sınavını kazanmak, 2 yıl hakim ve savcıların yanında staj görmek gerekir.
Savcı adaylığına atanabilmek için:
· Türk vatandaşı olmak,
· Giriş sınavının yapıldığı yılın Ocak ayının son günü itibariyle, lisans ve lisansüstü (Master) öğrenimi yapmış olanlar için otuz, doktora öğrenimini tamamlamış olanlar için otuzbeş yaşını bitirmemiş olmak,
· Kamu haklarından yasaklı olmamak,
· Yabancı ile evli olmamak,
· Askerlik durumu itibariyle askerlikle ilgili bulunmamak veya askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedeğe geçirilmiş olmak,
· Hakimlik ve savcılık görevlerini sürekli olarak yurdun her yerinde yapmasına engel olabilecek vücut ve akıl hastalığı veya sakatlığı, alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı şekilde konuşma ve organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek gibi özürlü durumları bulunmamak,
· Taksirli suçlar hariç olmak üzere, ağır hapis ve ya üç aydan fazla hapis veya affa uğramış olsa bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlara zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı bir suçtan veya kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak, bu suçlardan veya taksirli suçlar hariç olmak üzere üç aydan fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir fiilden dolayı soruşturma veya kovuşturma altında olmamak,
· Yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı göstermek,
· Hakimlik ve savcılık mesleğine yakışmayacak tutum ve davranışlarda bulunmamış olmak şarttır.
Adli yargı adayları için; hukuk fakültesinden mezun olmak veya yabancı bir hukuk fakültesini bitirip de Türkiye’deki hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başarı belgesi almış olmak gerekir.
İdari yargı adayları için; hukuk veya hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren Siyasal Bilgiler Fakülteleri, İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri, İktisat Fakülteleri ve İşletme Fakültelerinin birinde en az dört yıllık yükseköğrenim yapmış veya bunlara denkliği Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından kabul edilmiş yabancı öğrenim kurumlarından mezun olmak gerekir.
Yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı gösterenler, başarı derecelerine göre sıraya konularak Adalet Bakanlığınca önceden belirlenen ihtiyaç sayısına, daha önce başka görevlerde kadro, maaş ve derece yönünden kazanmış oldukları haklar nazara alınmak suretiyle adaylığa atanırlar. Hakimliğe kabul edilmede, daha önce serbest avukatlık yapmış olanların avukatlıkta geçen sürelerinin üçte ikisi meslekte geçmiş gibi sayılarak ve görevin gerektirdiği kanuni şartlar göz önünde bulundurularak girebilecekleri sınıf ve derecedeki adli ve idari yargı hakimlik ve savcılıklarına atanabilirler. İlgililerin istemesi durumunda veya Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından re’sen hakimlikten cumhuriyet savcılığına veya cumhuriyet savcılığından hakimliğe atama da yapılabilmektedir. Bu sıraya göre ihtiyaç sayısınca atananların dışında kalanlar bir hak iddia edemezler. Doktora yapanlar sadece mülakata tabi tutulurlar. Doktora yapanlarla, Adalet Bakanlığı hesabına burs verilmek suretiyle yüksek öğrenimlerini tamamlayanlardan mülakatta başarılı olanlar öncelikle atanırlar.
Stajını tamamlayan ve olumsuz durumu görülmeyen adayların mesleğe kabullerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir.
Savcıların sorumluluğu ülkelere göre değişiklikler göstermekle birlikte, çoğu ülkede polis soruşturmasından temyiz aşamasına kadar olan yargılama sürecini kapsar. Ayrıca birçok ülkede hukuk davalarında devleti savcılar temsil eder. Savcılığın tarihteki ilk örneklerine Roma hukukunda rastlanmakla birlikte, çağdaş savcılık kurumunun biçimlenmesi yargısal suçlama ve karar verme işlevlerinin birbirinden ayrıldığı 18. yüzyıla rastlar. Günümüzde Fransa ve Rusya gibi bazı ülkelerde savcılık işleri ülkedeki bütün mahkemelerde temsilcileri olan tek bir kurum aracılığıyla yürütülür. Buna karşılık ABD’de eyalet ve illerin ayrı savcılık makamları vardır. Fransa, Japonya ve Almanya gibi ülkelerde devlet memuru konumunda olan savcılar, atanma, görevden alma ve denetim bakımından adalet bakanlıklarına bağlıdır. Rusya ve ABD eyaletlerinin çoğunda yerel savcılar seçimle işbaşına gelir. ABD’de federal düzeydeki savcılar bir yürütme üyesi olarak yönetimce atanır.
Osmanlı Devleti’nde ilk kez 1879’da Mehakimi Nizamiye Teşkilatı Kanunu’yla Muddi Umumi (Savcılık) oluşturuldu. Cumhuriyet dönemindeki yasal düzenlemelerle savcıların yetki ve görevleri yeniden belirlendi. Türk adli sisteminde sulh ceza mahkemelerinde savcılık makamı yoktur; bu mahkemelerin göreceği ceza davalarını asliye mahkemesi yakınındaki savcılık açar ve yürütür. Asliye ve ağır ceza mahkemesi yanında bulunan savcılıklar, o asliye mahkemesi çevresinde bulunan sulh mahkemelerinin de yanındadır. Asliye ceza ve ağır ceza mahkemelerinde bir savcı ile yeteri kadar savcı yardımcısı bulunur.
Yurdumuzda her asliye ve ağır ceza mahkemesi yanında bir savcılık örgütü bulunmaktadır. Yani savcılık teşkilatı mahkemelerin yanındadır. Teşkilat olarak tekdir. Birden fazla Cumhuriyet savcısının görev yapması, o yerde birden çok savcılık teşkilatı olduğu şeklinde yorumlanmamalıdır. Savcılık bir bütündür. Ayrıca Yargıtay yanında da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı mevcuttur. Yargıtay Cumhuriyet savcıları Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına hareket ederler.
Her savcılık kuruluşunun başında bir başsavcı ve yeteri kadar savcı bulunmaktadır. Savcılık ve mahkemeler adaletin gerçekleşmesi için çalışan kurumlardır. Aralarında astlık-üstlük ilişkisi yoktur. Birbirlerine emir veremezler. Savcılara mahkeme ve hakimlik kararlarına karşı kanun yollarına başvurma yetkisinin verilmesi, hakimleri denetleme anlamında değildir. Bu durum uyuşmazlığın Yargıtay’a veya üst mahkemeye götürülerek, gerçeğin bulunması amacıyla kabul edilmiştir. Hakimi denetleme amacı güdülmemiştir.
Savcının hazırlık soruşturmasındaki görevi, suç konusu olayla ilgili soruşturmayı yöneterek kamu davası açılıp açılmayacağına karar vermektir. Savcı kamu davası açtıktan sonra da işi takip etmek zorundadır; yargılama sırasında davayı geri alamaz, ama sanığın aklanmasını isteyebilir. Kesinleşen hükmün yerine getirilmesi ve infaz işlemleri de savcılığın görev ve yetkisine girer. Savcılar kamu düzeninin gerektirdiği durumlarda hukuk davalarında da hazır bulunurlar. Ayrıca yasaların kendilerine verdiği görevleri yerine getirirler.
Ceza yargılaması hukuku alanında yargılamadaki hukuki tedbire başvurma ve bu konuda karar verme yetkisi, ilke olarak yargıca tanınmıştır. Ancak yasada ve Anayasada istisnai durumlarda, savcının da yargılamadaki hukuki tedbirine başvurması kabul edilmiştir. Örneğin yakalama, arama, elkoyma, gibi önlemler bakımından buna olanak vardır.
Yargıtay bünyesinde yardımcılarıyla birlikte görev yapan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay’a gelen dosyaların tebliğ namelerini, karar düzeltme ve itiraz yoluna başvurma işlemlerini hazırlatır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda görülen davaların duruşmalarına katılır. Anayasa Mahkemesi’nin Yüce Divan sıfatıyla ceza yargılaması yapması sırasında iddia makamında bulunur. Ayrıca siyasal partilerin tüzük ve programlarıyla kurucularının durumlarını anayasa ve yasa hükümlerine uygunluk açısından denetler, çalışmalarını izler ve yasalara aykırılık görürse kapatılmaları talebiyle dava açar. Cumhuriyet Başsavcısı’nın esas mahkemelerinin verdikleri kararlara karşı doğrudan temyiz yoluna gitme yetkisi yoktur. Ama temyiz edilen işlerde tarafların istekleriyle bağlı kalmadan dosyayı inceleyerek hukuka aykırılıklardan dolayı temyiz yargılaması yapılmasını isteyebilir. Cumhuriyet Başsavcısı’na “olağanüstü” olarak nitelendirilen bazı kanuni davaları açma yetkisi verilmiştir. Bunlardan karar düzeltmeye, temyiz dilekçesinde ileri sürülen bir hususun ya da hükme etkili bir noktanın temyiz incelemesi sırasında göz önünde tutulmaması durumunda; itiraza, bir dairenin kararında hata görülerek konuyu Ceza Genel Kurulu’na getirme gereksinimi doğduğunda; yazılı emre ise Yargıtay denetiminden geçmeden kesinleşen kararlardaki hukuka aykırılığı ortadan kaldırmak için başvurulur.
Danıştay, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde de birer başsavcı bulunur.
HAKİM (YARGIÇ)
Hakim, yargıç olarak da bilinir, mahkemelerde uyuşmazlıkları çözerek adaleti gerçekleştirmekle görevli kişidir. Hakimler iki gruba ayrılır: Devletle vatandaşlar ve kamu kuruluşları arasında çıkan uyuşmazlıkları inceleyen ve karara bağlayanlara idari yargı hakimi, vatandaşlar arasında çıkan uyuşmazlıklarla ilgili karar verenlere adli yargı hakimi denir.
Hakim olmak isteyenlerin üstün bir akademik ve sözel yeteneğe sahip, sosyal bilimlere ilgili ve bu alanda başarılı, ikna gücüne, sağlam bir mantık ve sezgiye sahip, sorumluluk sahibi, okumayı ve araştırmayı seven, değişik görüşlere ve yeniliklere açık, sabırlı ve anlayışlı, tarafsız karar verebilen, şuur ve iradesine sahip kimseler olmaları gerekir.
İki çeşit hakim sınıfı vardır; Adli Yargı Hakimi, İdari Yargı Hakimi. Adli Yargı Hakimi olabilmek için hukuk fakültelerini, İdari Yargı Hakimi olabilmek için hukuk fakülteleri veya hukuk programlarına yer veren Siyasal Bilgiler Fakülteleri, İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri, İktisat Fakülteleri ve İşletme Fakültelerinin İşletme, İktisat, Kamu Yönetimi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Maliye bölümlerinden birini bitirmek ve Adalet Bakanlığınca açılan sınavda başarılı olmak ve daha sonraki iki yıl boyunca yoğun bir eğitim programı uygulanan stajı tamamlamak ve staj sonucunda yapılan sınavda başarılı olmak gerekmektedir.
Hukuk fakültelerinde eğitim süresi 4 yıldır. Bu bölüme girebilmek için Öğrenci Seçme Sınavı’nda (ÖSS) yeterli “Eşit Ağılıklı (EA)” puan almak gerekmektedir.
Adaylığa atanabilmek için:
· Türk vatandaşı olmak,
· Giriş sınavının yapıldığı yılın ocak ayının son günü itibariyle, lisans ve lisansüstü (Mastır) öğrenimi yapmış olanlar için otuz, doktora öğrenimi tamamlamış olanlar için otuzbeş yaşını bitirmemiş olmak,
· Kamu haklarından yasaklı olmamak,
· Yabancı ile evli olmamak,
· Askerlikle ilgisi bulunmamak veya muvazzaflık hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedeğe geçirilmiş olmak,
· Hakimlik ve savcılık görevlerini sürekli olarak yurdun her yerinde yapmasına engel olabilecek vücut ve akıl hastalığı veya sakatlığı, alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı şekilde konuşma ve organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek gibi özürlü durumları bulunmamak,
· Taksirli suçlar hariç olmak üzere, ağır hapis veya üç aydan fazla hapis veya affa uğramış olsa bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlara zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı bir suçtan veya kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak veya bu suçlardan veya taksirli suçlar hariç olmak üzere üç aydan fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir fiilden dolayı soruşturma veya kovuşturma altında olmamak,
· Yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı göstermek,
· Hakimlik ve savcılık mesleğine yakışmayacak tutum ve davranışlarda bulunmamış olmak şarttır.
Adli yargı adayları için; hukuk fakültesinden mezun olmak veya yabancı bir hukuk fakültesini bitirip de Türkiye’deki hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başarı belgesi almış olmak gerekir.
İdari yargı adayları için; hukuk veya hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren Siyasal Bilgiler Fakülteleri, İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri, İktisat Fakülteleri ve İşletme Fakültelerinin birinde en az dört yıllık yükseköğrenim yapmış veya bunlara denkliği Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından kabul edilmiş yabancı öğrenim kurumlarından mezun olmak gerekir.
Yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı gösterenler, başarı derecelerine göre sıraya konularak Adalet Bakanlığınca önceden belirlenen ihtiyaç sayısına, daha önce başka görevlerde kadro, maaş ve derece yönünden kazanmış oldukları haklar nazara alınmak suretiyle adaylığa atanırlar. Hakimliğe kabul edilmede, daha önce serbest avukatlık yapmış olanların avukatlıkta geçen sürelerinin üçte ikisi meslekte geçmiş gibi sayılarak ve görevin gerektirdiği kanuni şartlar gözönünde bulundurularak girebilecekleri sınıf ve derecedeki adli ve idari yargı hakimlik ve savcılıklarına atanabilirler. Ayrıca, ilgililerin istemesi durumunda veya Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından re’sen hakimlikten cumhuriyet savcılığına veya cumhuriyet savcılığından hakimliğe atama yapılabilmektedir. Bu sıraya göre ihtiyaç sayısınca atananların dışında kalanlar bir hak iddia edemezler. Doktora yapanlar sadece mülakata tabi tutulurlar. Doktora yapanlarla, Adalet Bakanlığı hesabına burs verilmek suretiyle yüksek öğrenimlerini tamamlayanlardan mülakatta başarılı olanlar öncelikle atanırlar.
Stajını tamamlayan ve olumsuz durumu görülmeyen adayların mesleğe kabullerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir.
Yargılamada en önemli rolü oynayan hakim, bazı hukuk sistemlerinde seçimle, bazılarında da atama yoluyla göreve gelir. Hakimin görevde kalmasına ilişkin süreler konusunda da çeşitli sistemlerde farklı uygulamalar görülür. Kamu görevlileri için belirli yaş sınırları içeren sistemlerde hakimler için de benzer hükümler getirilmiştir. Buna karşılık bazı ülkelerde üst mahkeme hakimleri ömür boyu görev yapabilir. Birçok ülkede hakimlerin bağımsızlığı ve buna ilişkin güvenceler anayasa hükmü olarak düzenlenmiştir.
Türk hukuk sisteminde hakimler belli bir adaylık (staj) döneminden sonra, Adalet Bakanlığı tarafından sınavla saptanır. Stajını tamamlayan hakim adayı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından hakim olarak atanır. Hakimlerin özlük işlerine ilişkin kararlarda da bu organ yetkilidir.
Bakanlık tetkik hakimliğine, hakimlik ve savcılık mesleğinde fiilen en az beş yıl görev yapmış ve üstün başarısı ile Bakanlık hizmetlerinde yararlı olacağı anlaşılmış bulunanlar arasından muvafakatları ile Adalet Bakanı tarafından atama yapılır.
Adalet müfettişliğine, hakimlik ve savcılık mesleğinde fiilen en az beş yıl görev yapmış ve üstün başarısı ile adalet müfettişliği hizmetinde yararlı olacağı anlaşılmış bulunanlar arasından muvafakatları alınarak,
· Adalet Bakanlığı Müsteşarlığına,
· Teftiş Kurulu Başkanlığına,
· Müsteşar yardımcılıklarına,
· Yüksek müşavirliklerine,
· Genel müdürlüklerine,
· Genel müdür yardımcılıklarına
· Müstakil daire başkanlıklarına,
· Yargıtay ve Danıştay Üyeliğine seçilme hakkını kazanmış ve bu hakkı kaybetmemiş bulunan birinci sınıf hakim ve savcılar arasından, Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanının imzasını taşıyan kararname ile atama yapılır.
Bakanlık müşavirliklerine ve genel müdürlük daire başkanlıklarına yapılacak atamalar, Bakan onayı ile gerçekleştirilir.
Bakanlık merkez teşkilatında olmayıp yargı görevinden bu görevlere atanacakların muvafakatı alınır.
Hakimler gerek yasama, gerek yürütme organından emir, talimat, tavsiye almadan bağımsız olarak görevlerini yerine getirirler. Bunun bir güvencesi olarak da idari işlemle görevden alınamaz, istekleri dışında, yaş haddi gelmeden emekliye sevk edilemez, maaş ve ödeneklerinden yoksun bırakılamaz, savcılık sınıfına geçirilemez ve bakanlık hizmetlerine atanamazlar. Hakimlerin denetimi ve haklarındaki soruşturma Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na bağlı müfettiş hakimler eliyle yapılır.
Hakimlere disiplin suçlarından ötürü verilecek cezalar ayrıntılı hükümlerle düzenlenmiştir; bu cezaları verme yetkisi yalnız Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na tanınmıştır. Hakim yasalara göre cezayı gerektiren bir suç işlerse, öteki yurttaşlar gibi cezalandırılır. Ama adaleti sağlamakla yükümlü olan hakimlerin verimliliğini ve güvenliğini sağlamak amacıyla bazı istisnai hükümler getirilmiştir. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi başkan ve üyelerini Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi yargılar. Hakimlik görevini yaparken kasıt ya da ağır ihmal sonucu taraflardan birine zarar veren hakimlerin hukuki sorumluluğu da kabul edilmiş ve aleyhlerine tazminat davası açılabileceği hükme bağlanmıştır.
Hakimin tarafsız kalmasını sağlamak açısından, bazı durumlarda davaya bakmaktan yasaklanmasına, bazı durumlarda da reddedilebilmesine ilişkin bazı düzenlemeler getirilmiştir. Buna göre hakim, kendisine ait olan ya da ilgili olduğu davalara, aralarında evlilik bağı kalmış bile olsa eşinin, kan ya da evlilik sonu akrabalık (sıhriyet) yönünden usul ve füruğunun, üçüncü dereceye kadar kan, ikinci dereceye kadar sıhriyet akrabalarının, evlatlık bağı olan kimselerin taraf olduğu; iki taraftan birinin vekili, vasisi ya da bir malın veya işin yürütülmesi için görevlendirilen kişi (kayyım) sıfatıyla hareket ettiği durumlarda, dava sırasında yönetim kurulunda bulunduğu derneğe, şirkete ya da vakfa ilişkin davalara bakamaz. Bu yasaklama nedenleri taraflarca ileri sürülmezse bile, davadan çekinmek zorundadır. Buna karşılık hakimin reddini gerektirecek nedenler yasada tek tek sayılmayarak takdire bırakılmıştır.
HUKUK SEKRETERİ
Adliye teşkilatı, barolar, avukatlık büroları, hukuk müşavirlikleri gibi kurum ve kuruluşların yazılarını yazan, kayıtlarını tutan kimselerdir.
Hukuk sekreteri olmak isteyenlerin bellekleri (hafızaları) güçlü, ayrıntıya dikkat edebilen, sürekli aynı işi yapmaktan sıkılmayan, sabırlı, sorumluluk sahibi, sır saklayabilen, düzgün ve akıcı bir dille konuşabilen kimseler olmaları gerekir.
Mesleğin eğitimi, bünyesinde “Hukuk Sekreterliği” bölümü olan Anadolu Ticaret Meslek Liselerinde verilmektedir. Eğitim süresi hazırlık sınıfı dahil 4 yıldır. Anadolu ticaret meslek liselerine girebilmek için ilköğretim okulu mezunu olmak, Milli Eğitim Bakanlığınca merkezi sistemle yapılan Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştırme Sınavı’nı kazanmak ve üçüncü sınıfta “Hukuk Sekreterliği” bölümünü seçmek gerekmektedir. Bu bölümden mezun olanlar istedikleri takdirde, bitirdikleri alan, kol ve bölümlerinin devamı niteliğinde veya buna en yakın programların uygulandığı meslek yüksekokullarına istenilen şartları taşımaları durumunda sınavsız olarak yerleştirileceklerdir.
Eğitim süresince; öğrenciler ilk yıl hazırlık eğitimi alır, ingilizce derslerine ağırlık verilir. Sonraki sınıflarda ise meslek dersleri başta olmak üzere kültür dersleri okutulur. Hukuk sekreterliği bölümünü seçen öğrenciler haftada iki gün okulda teorik eğitim, üç gün işyerinde beceri eğitimi görmekte ve öğrenci iken iş hayatı ile tanışmaktadırlar.
Mezunlar; adliye teşkilatında, avukatlık bürosunda, baroda, hukuk müşavirliği veya özel işletmelerin hukuk servisi ya da icra takip servislerinde çalışırlar.
İNFAZ VE KORUMA MEMURU (GARDİYAN)
Cezaevi ve ıslah evlerinde barındırılan suçluların ihtiyaçlarını karşılayan ve bunların ıslahını sağlayarak topluma yeniden kazandırılmasına yardım eden kimselerdir.
· Gardiyan, kurumun düzen ve disiplinin temini, hükümlü ve tutukluların gözetimi ve kurumun temiz tutulması ile görevli olup, hükümlü ve tutukluların iş yönetmeliklerine uygun surette hareket etmelerini sağlar.
· Müdür ve yardımcısı veya bunların bulunmadığı yerlerde memur ile başgardiyan tarafından verilen emirleri yapar.
İnfaz ve koruma memuru (gardiyan) olmak isteyenlerin vücutça sağlam, atletik vücutlu, insan ilişkilerinde başarılı (tutuklulara saygılı, hoşgörülü, sevecen), fedakar kimseler olmaları gerekir.
Mesleğin eğitiminin verildiği bir eğitim kurumu yoktur. Ancak; infaz ve koruma memuru olabilmek için;
· En az lise veya dengi okul mezunu olmak,
· Erkek adaylar için, 111 sayılı askerlik kanunun 10’uncu maddesinin (9) nolu bendi kapsamına girenler hariç olmak üzere onay tarihinde askerlik hizmetini fiilen tamamlamış olmak,
· Yazılı sınav tarihi itibari ile 18 yaşını doldurmuş, 30 yaşını bitirmemiş olmak,
· Erkeklerde 170 cm, kadınlarda 160 cm’den kısa boylu olmamak,
· Güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanmış olmak,
· Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek vücut veya akıl hastalığı veya vücut sakatlığı ile özürlü olmadığını; şaşılık, körlük, topallık, işitme kaybı, çehrede sabit eser, uzuv noksanlığı, kekemelik ve benzeri engeller bulunmadığını; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce bölge hastaneleri olarak belirlenecek Sağlık Bakanlığına bağlı tam teşekküllü devlet hastanelerinden alacakları sağlık kurulu raporu ile belgelemek,
· Boyu ile kilosu arasındaki fark 13’ten fazla 17’den az olmamak,
şartlarını taşımak gerekmektedir.
Eğitim Merkezlerinde hizmet öncesi eğitime, cezaevlerinin ihtiyacına göre ve Adalet Bakanlığınca belirlenecek sayıda Devlet Memurluğu Sınavında başarılı olan adaylar arasından idare memurluğu öğrenciliği için Adalet Bakanlığınca, infaz ve koruma memurluğu için adli yargı adalet komisyonlarınca yapılacak sözlü sınav ve mülakatta başarılı olanlar alınır. Adaylara eğitim süresince (3000) gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık harçlık ödenir. Bu harçlıklardan damga vergisi hariç, herhangi bir kesinti yapılmaz.
Hizmet öncesi eğitimin süresi Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ortaöğretim kurumları için belirlenen en az bir, en çok iki öğretim yılı olup, bu süre Eğitim Kurulunca belirlenir. Hizmet öncesi eğitimde, yirmi güne kadar hastalık sebebi ile izinli geçirilen süreler eğitimden sayılır.
Eğitim görenler, eğitim süresi içinde kendilerine öğretilen konularda yazılı, sözlü veya uygulamalı sınava tabi tutulurlar. İdare memurluğu ve infaz ve koruma memurluğu, öğrencilerinden hizmet öncesi eğitimi başarıyla tamamlayanlar, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde durumlarına uygun boş kadrolara atanırlar. Başarılı olamayanların eğitim merkezi ile ilişiği kesilir; ödenen harçlık ve yapılan masraflar talep edilmez.
İnfaz ve koruma memurluğuna atanabilmek için; Adalet Bakanlığı Memur Sınav-Atama ve Nakil Yönetmeliğinin 6/5 maddesinde belirtilen şartları taşımak, Devlet Memurluğu Sınavlarında ve adli yargı adalet komisyonlarınca açılacak sözlü sınav ve mülakatta başarılı olmak ve bilahare eğitim merkezlerinde görülecek olan hizmet öncesi eğitimi de başarı ile tamamlamak gerekmektedir.
Eğitim merkezlerinde kursiyerlere; Türkçe Dilbilgisi ve Kompozisyon, Genel Hukuk Bilgisi, İnfaz Personeli Mevzuatı, Türk İnfaz Sistemi, Personel Psikolojisi, İnsan Hakları, Cezaevi Güvenliği, Cezaevi Mimarisi ve Teknolojisi, İletişim Yöntem ve Teknikleri, Tutuklu ve Hükümlü Psikolojisi, İlk Yardım ile Beden Eğitimi ve Yakın Savunma dersleri verilmektedir. Ayrıca Genel Müdürlük üst düzey yöneticileri tarafından Ceza İnfaz Kurumları Disiplin ve Sicil İşlemleri ile Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin Türkiye ile ilgili raporları; Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı tarafından Uyuşturucu ve Yasak Maddelerin Tanıtımı ile Organize Suçlarla Mücadele; Terör Dairesi Başkanlığı tarafından Terörle Mücadele, Jandarma Genel Komutanlığı tarafından İstihbarat Yöntem ve Teknikleri konusunda Çarşamba günleri eğitim programı çerçevesinde seminerler verilmektedir. Eğitim programları iki aşamalı olarak yapılmakta; birinci aşamada teorik eğitim verilmektedir. Teorik eğitim 45 gün süre ile eğitim merkezinde yapılmaktadır. İkinci aşamada ise infaz ve koruma memurlarının mesleğe uyumlarının sağlanması ve teorik olarak gördükleri derslere işlerlik kazandırmak üzere görev yaptıkları alanda 21 günde uygulamalı eğitim verilmektedir.
NOTER
Hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendiren ve kanunlarla verilen başka görevleri yapan kimselerdir. Noterlik bir kamu hizmetidir.
Noter olmak isteyenlerin normalin üzerinde genel akademik yeteneğe, sağlam bir mantığa, yorum yapabilme ve değerlendirme niteliğine sahip, sorumluluk duygusu yüksek, dikkatli, yasal değişiklikleri izleyebilen, insanlarla iletişim kurmayı ve yardım etmeyi seven, tarafsız kimseler olması gerekir.
Mesleğin eğitimi hukuk fakültelerinde verilmektedir. Noter olabilmek için; hukuk fakültesi mezunu olmak, noterlik stajı için noterler odasına başvurmak, stajını tamamlayarak, noterlik belgesini almış olması gerekmektedir.
Hukuk fakültesinden mezun olanlar 1 yıl noterlik stajı yaparlar ve staj ücretlidir. Staj kesintisiz olarak yapılır, stajyer, staj gördüğü noterlik dairesinde, Noterlik Kanunu ve Yönetmeliğinin gösterdiği işleri yapmakta yükümlüdür. Yabancı bir memleket hukuk fakültesinden mezun olup da, Türkiye hukuk fakülteleri programlarına göre noksan kalan derslerden başarılı sınav vermiş olanlar da bu mesleği yapabilirler. Bu şart, noterlik stajına bağlı olarak noterlik belgesi alacak olanlarda dahi aranmaktadır.
Hukuk fakültelerinde eğitim süresi 4 yıldır. Bu bölüme girebilmek için Öğrenci Seçme Sınavı’nda (ÖSS) yeterli “Eşit Ağılıklı (EA)” puan almak gerekmektedir.
Adli veya askeri hakimlik yahut savcılıklara atanmış veya avukat unvanını kazanmış olan veya Avukatlık Kanununa göre staj ve avukatlık sınavı şartlarından bağışıklı olarak avukatlığa kabul olunmaya hak kazanmış bulunanlar noterlik stajına tabi bulunmamaktadırlar. Bu kişilerin başvuruları halinde, noter olmaya engel teşkil eden bir durumları bulunmadığı takdirde, kendilerine Adalet Bakanlığınca noterlik belgesi verilmekte ve yine Adalet Bakanlığında tutulan bir deftere belge sıra numaralarına göre kayıtları yapılmaktadır. Boşalan noterliklere başvuru halinde belge sıra numarası dikkate alınarak eski olanlardan başlayarak atamaları Adalet Bakanlığınca yapılmaktadır. Kanunun kabulünden bu yana atamalar hep bu maddede sayılanlar arasından yapıldığından staj müessesesi işlememektedir.
Noterlik stajına kabul edilebilmek için;
· T.C. vatandaşı olmak,
· 21 yaşını bitirmiş, 40 yaşını doldurmamış olmak,
· Türk hukuk fakültelerinin birinden mezun olmak veya yabancı bir memleket hukuk fakültesinden mezun olup da, Türkiye hukuk fakülteleri programlarına göre noksan kalan derslerden başarılı sınav vermiş bulunmak,
· Kesinleşmiş bir kararla yüz kızartıcı bir suçtan veya ağır hapsi gerektiren bir cürümden mutlak olarak, yahut kasti bir cürümden bir sene veya daha fazla hapis cezası ile hüküm giymiş olmamak,
· Kesinleşmiş bir ceza veya disiplin kararı sonucunda hakim, savcı, memur yahut avukat olmak niteliğini kaybetmiş bulunmamak,
· Noterlik mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışları çevresince bilinmiş olmamak,
· Noterlikle ve noter stajyerliği ile birleşmeyen bir işle uğraşmamak,
· Mahkeme kararı ile kısıtlanmış olmamak,
· İflas etmiş ise itibarı iade edilmiş olmak (Hileli ve taksirli müflisler itibarları iade edilmiş olsa bile kabul olunmazlar),
· Hakkında aciz vesikası verilmiş ise bunu kaldırmış bulunmak,
· Noterlik görevini devamlı ve gereği gibi yapmaya engel vücut veya akılca malul olmamak,
· Staj yapılacak yerde ikametgahı bulunmak gerekmektedir.
Türkiye’de her ilçenin noter sayısı Adalet Bakanlığı tarafından belirlenmekte olduğundan, noterlerin diledikleri yerde noterlik yapma şansları bulunmuyor. Bir ilçede yeni bir noter açılacağı zaman veya herhangi bir noterlik boşaldığında bu durum Adalet Bakanlığı tarafından duyuruluyor ve adayların başvurusu bekleniyor. Yapılan başvurularda kıdem olarak en eski noterin başvurusu kabul edildiğinden, noterlik için cazip kabul edilecek büyük şehirlerde ya da önemli ilçelerde noterlik, ancak uzun süreli bir çalışma hayatı sonunda gerçekleşebiliyor. Bir bölgenin noteri kendiliğinden noterlikten ayrılmadığı sürece yerine başkasının verilmesi sözkonusu değildir. Ayrıca noterliğe ilk başvuru sırasında da beş on yıla varan bekleme süreleri sözkonusu olabiliyor.
Noterler, yaptıkları işlemlerle ilgili kayıtları açıklayamazlar, yakınlarının işlerine bakamazlar. Noterlikteki işlemler memurlar tarafından yapılmış olsa bile, bunlardan noterler sorumludur.
Roma hukukunda yargı işlemlerine ilişkin notlar almakla görevli olan notarius’lar (zabıt katibi) önceleri kölelerden ya da azatlı kölelerden seçilirdi. Bugünküne benzer noterlik işlemlerini ise daha çok delilleri toplayıp saklamakla görevli olan tabularius’lar yapardı. Ortaçağda bu işlemler için din adamları görevlendirilirdi. Osmanlı Devleti’nde şeriat kanunlarına göre, noterlik görevini kadılar ve naipler yerine getirirdi.
Noterlik kurumunun ve işleyişi ülkelere göre bazı değişiklikler gösterir. ABD’de noterlik için genellikle görev yapılacak bölgede oturan bir ergin yurttaş olmak yeterlidir. Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkelerde ise hukuk öğrenimi görmüş olma koşulu aranır. Batı Avrupa’da noterlerce hazırlanmış belgeler mahkemelerde başka bir delile gerek kalmaksızın geçerli kabul edilir. Angloamerikan ülkelerinde mahkemeler, yabancı ülkelerde protestoya uğramış poliçeler dışında, noterce onaylanmış belgelerin geçerliliğini kabul etmez.
Ülkemizde de noterlerin belgelendirdikleri işlemler resmi sayılır. Noterler tarafından düzenleme şeklinde yapılmış hukuki işlemler sahteliği sabit oluncaya kadar geçerlidir. Noter tarafından yapılan imza onaylaması işlemlerinde, imza ve tarih keza sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olup bunlar dışında kalan noterlik işlemleri aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.
Türkiye’de noterlik mesleği 18 Ocak 1972 tarihli ve 1512 sayılı yasayla düzenlenmiştir. Yasaya göre asliye mahkemesinin bulunduğu her ilçede bir noterlik kurulur. Noterler, devlet memuru olmamakla birlikte Adalet Bakanlığı’nca atanır ve bir kamu hizmetini yerine getirir. Hiçbir kamu görevi noterlikle birleşemez. Hizmetleri karşılığında ilgililerden Adalet Bakanlığı’nca saptanan tarifeye göre harç alan noterler hukuk güvenliğinin sağlanması için sözleşmeleri, senetleri, ticari defterleri, avukat vekaletnamelerini onaylama gibi işlerin yanı sıra re’sen resmi senet düzenleyebilir, bir dilden bir başka dile yazı çevirtebilir, belgelerdeki imza ya da özel işaretleri onaylayabilirler. İhbarname, ihtarname ya da protesto biçimindeki bildirimlere resmi olarak aracılık ederler. Noterlik faaliyetleri Adalet Bakanlığı’nın ve Türkiye Noterler Birliği’nin gözetim ve denetimi altında yürütülür.
ZABIT KATİBİ
Adli yargı ve infaz kurumlarında hakim ve savcılara yardımcı eleman olarak çalışan kimsedir. Zabıt katibi;
· Hukuk ve Ceza Mahkemeleri Usul kanunlarına göre haiz oldukları vazife ile birlikte yazı işleri müdürünün tayin ve verdikleri işleri görürler,
· Dosya ve kayıtları muntazam ve silintisiz olarak tutarlar,
· Karar ve tutanakları dikkat ve itina ile yazarak imzasız bırakmamaya dikkat ederler,
· Davalara ait müzekkerelerin vaktinde tekidini yaparlar,
· Gelen cevapları istenilen malumatı haiz olmadığı ve gönderilen vesikaların istenilen vesika bulunmadığını görürlerse veya gelen cevaplar ikinci bir tezkere yazılmasını gerektiriyorsa muhakemenin bu husus için tekrar ertelenmesine gerek kalmamak üzere yetkili makama haber vererek muhakeme gününden önce gerekli yazıları yazarlar,
· Dava dosyalarını teşkil eden bütün kağıtlar için tarih sırası ile dizi pusulası tanzim ederler,
· Ferdi fişleri zamanında doldururlar,
· Duruşma sırasında taraflarca ibraz edilen evrak için verilecek kanuni harç ve resimleri mübaşir vasıtasıyla aldırıp mukabilinde pul yapıştırmak üzere yazı işleri müdürüne ve mevcut olan yerlerde vezneye verirler ve işlemlerini günü gününe yaptırıp dosyalarına koyarlar,
· Serbest bırakma ve tutuklama yazıları ile hüküm özetlerini vaktinde yazıp ilgili makama verirler.
Zabıt katibi olmak isteyenlerin sosyoloji ve hukuk alanına ilgili, Türkçe’yi iyi kullanan, titiz, dikkatli çalışan, sorumluluk duygusuna sahip kimseler olmaları gerekmektedir.
Mesleğin eğitimi, adalet meslek liselerinde verilmektedir. Eğitim süresi 3 yıldır. Adalet meslek liselerine girebilmek için ilköğretim okulu mezunu olmak, Milli Eğitim Bakanlığınca merkezi sistemle yapılan Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştırme Sınavı’nı kazanmak ve “Zabıt Katipliği” bölümünü seçmek gerekmektedir. Bu bölümden mezun olanlar istedikleri takdirde, bitirdikleri alan, kol ve bölümlerinin devamı niteliğinde veya buna en yakın programların uygulandığı meslek yüksekokullarına istenilen şartları taşımaları durumunda sınavsızolarak yerleştirilebilirler.
Eğitim süresince; öğrenciler meslek dersleri ağırlıklı fakat kültür dersleri ile desteklenmiş olarak eğitim alırlar. Birinci sınıfta sadece iki hukuk dersi, daktilografi ve bilgisayar dersinin yanı sıra tamamen kültür derslerine yer verilmiştir. İkinci ve üçüncü sınıflarda meslek dersleri ağırlıklı program uygulanmaktadır. Birinci sınıflarda okutulan fizik, kimya, biyoloji ve sağlık bilgisi gibi bazı dersler ikinci ve üçüncü sınıflarda okutulmaz.
Kültür dersleri; Türk Dili ve Edebiyatı, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Tarih, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Coğrafya, Matamatik, Geometri, Yabancı Dil ve Beden Eğitimi’dir.
Meslek dersleri; Hukukun Esasları, Yargı Teşkilatı, İlamat ve İnfaz Hukuku, Yönetimde İnsan İlişkileri, Muhasebe ve Döner Sermaye,Tebligat Hukuku, Daktilografi, Ceza ve Ceza Hukuku, Özel Hukuk, Noterlik, Bilgisayar, Psikoloji ve Felsefe’dir.
Bölüm seçmeli dersleri; Güzel Konuşma ve Yazma, Türk Edebiyat Tarihi, Türkiye Coğrafyası, Ülkeler Coğrafyası, Genel Türk Tarihi, İslam Tarihi ve Osmanlı Tarihi’dir.
Seçmeli dersler; Çevre ve İnsan, Trafik Bilgisi, Demokrasi ve İnsan Hakları, İlk Yardım Bilgisi ve Turizm dersleridir.
Öğretim daha çok Türkçe ve Sosyal Bilgiler ağırlıklıdır.
Bölüm mezunları, açılacak sınavlarda başarılı olmak kaydıyla zabıt katipliği, mübaşir görevlerine atanmaktadırlar. İnfaz kurumlarında, noterlerde, resmi veya özel bankalarda, çeşitli kamu veya özel kurum ve kuruluşlarda “Hukuk Müşavirliği” bölümlerinde iş bulma olanağına sahiptirler.
Adalet Bakanlığı’na zabıt katibi olarak atanabilmek için;
· Fakülte veya yüksekokulların bilgisayar bölümü, adalet yüksekokulu, meslek yüksekokullarının adalet bölümü, adalet meslek lisesi veya diğer lise ve dengi okulların ticaret veya bilgisayar bölümlerinden mezun olmak,
· Adalet yüksekokulu,
· Meslek yüksekokullarının adalet bölümü,
· Adalet meslek lisesi veya diğer lise dengi okullarının ticaret veya bilgisayar bölümünden mezun olmak,
· En az lise veya dengi okul mezunu olup, Milli Eğitim Bakanlığınca onaylanmış daktilo veya bilgisayar sertifikasına sahip bulunmak,
· Meslek liselerinde okutulan daktilografi ders kitabından seçilip yazılı olarak verilen bir metinden daktilo veya bilgisayar ile üç dakikada yanlışsız en az doksan kelime yazmak,
· Zabıt Katibi olarak atanabilmek için ÖSYM tarafından yapılan DMS ve KPSS sınavlarında yeterli puan almak, ayrıca Adalet Bakanlığınca yapılan sınav ve mülâkat sonucuna göre açıktan atama yapılacaktır.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
1. KUZGUN, Yıldız, Prof. Dr. “Üniversiteler Yüksek Öğretim Programları ve Meslekler Rehberi”, ÖSYM Yayınları, Haziran 2000, Ankara
2. Temel Britanicca Ansiklopedisi 1. cilt 25 sayfa, 2. cilt 190, 191 sayfa, 8. cilt 214, 215, 216 sayfa
3. Ana Britanicca Ansiklopedisi 1. cilt 72 sayfa, 3. cilt 416, 417 sayfa, 16. cilt 52 sayfa, 24. cilt 71 sayfa, 27. cilt 206, 207 sayfa, 32. cilt 112 sayfa
4. ÖSYM Sınav Kılavuzları
5. Hakim ve Savcıların Özlük Mevzuatı Ank.-1997
6. Adalet Bakanlığı (Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ve Personel Genel Müdürlüğü)
7. Türkiye Noterler Birliği Başkanlığı
8. Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı
9. http://www.adalet.gov.tr/egt/okul/statu.htm
10. http://www.memurlar.net/haberler/haber_detay.asp?plngNewsID=5217
11. Meslek Bilgi Dosyaları, Türkiye İş Kurumu Meslek Danışma Merkezi
|
Adalet Meslek Liseleri ve Yüksekokulları ile ilgili her şey.
12 Mayıs 2013 Pazar
ADALET MESLEKLERİ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder